idare tazmin av.bunyaminince

İPTAL KARARLARINDA TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ

İdare Mahkemesini iptal kararının akabinde davacının atanmasının, idarenin takdir yetkisinde olduğu!

 

İdare Mahkemesinin iptal kararının akabinde davacının atanmasının, idarenin ''takdir'' yetkisinde olduğu ve bu sebeple idarenin tazminat sorumluluğunun olmadığına dair   BİM kararı hukuka aykırıdır.

Güvenlik soruşturması kapsamında iptal kararı verilen ve işe başlatılan müvekkil hakkında Ankara 4. İdare Mahkemesi’nde açtığımız tazminat davasının  kısmen kabul  kararına istinaden, davalı Sağlık Bakanlığı’nın istinaf etmesi üzerine Ankara BİM 1.İdari Dava Dairesi, İdare Mahkemesi’nin iptal kararının akabinde davacının atanmasının; “İdarenin takdir yetkisi kapsamında tesis ettiği bir işlem olması ve iptal sonrası göreve başlatılmasına kadar geçen sürede, ödenmemiş özlük ve parasal hakların ödenmesine dair  düzenlemenin yapılmamış olması..” sebebiyle yerel mahkemenin tazminat kabul kararını kaldırıp davanın reddine karar verdi. Atanması yapılmasına rağmen işe başlatılmayan müvekkil hakkında davalı idare karşı kazandığımız davada, BİM 1. İdari Dava Dairesi’nin takdir yetkisinin idarede olduğuna dair gerekçesi, açıkca 2577 sayılı İYUK’a aykırı bir karardır. İYUK 28. Maddede belirtildiği üzere; mahkeme kararlarına  göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde 30 günü geçemez. Dolayısıyla idarenin iptal kararını yerine getirmek ya da getirmemek yolunda bir seçimlik hakkı, yani “takdiri”  yoktur. 

 

ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 1. İDARİ DAVA DAİRESİ

ESAS NO : 2021/3462  KARAR NO : 2021/2466

 

İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANLAR        : 1) (DAVALI) SAĞLIK BAKANLIĞI

  VEKİLLERİ                                                 : 
                                                                              
                                                                         2) (DAVACI)

 VEKİLİ                      : Av. BÜNYAMİN İNCE - Adres, UETS'nde kayıtlıdır.
 
İSTEMİN ÖZETİ                                          : KPSS - 2018/5 yerleştirme sonuçlarına göre İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi emrine sözleşmeli statüde hemşire olarak yerleştirilmesine rağmen güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle atamasının yapılmamasına dair işleme karşı açtığı davada verilen Ankara 4. İdare Mahkemesinin 09/01/2020 tarihli ve E:2019/1151, K:2020/66 sayılı iptal kararı üzerine 28/03/2020 tarihinde ataması yapılan davacı tarafından, geç atanmasında idarenin kusuru bulunduğundan bahisle zararlarına karşılık 100,00 TL (ıslah ile 109,000,00 TL) maddi, 10.000,00 TL manevi  tazminatın ödenmesine, özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanan işlem nedeniyle ataması geç yapılan davacının yoksun kaldığı parasal hak tutarının (brüt maaş tutarı 39.905,31 TL, brüt denge ödemesi 11.615,88 TL ve brüt döner sermaye ek ödemesi tutarı 3.141,37 TL olmak üzere) toplam 54.662,56 TL olduğu görülmekte olup, bu  tutarın davalı idare tarafından davacıya ödenmesi gerektiği, özlük haklarının verilmesi yönünden; hukuka aykırı işlem nedeniyle göreve geç başlayan davacının emsallerinin atandığı tarihten kendisinin Mahkeme kararı üzerine atandığı tarihe kadar olan süreye ilişkin özlük haklarından yararlandırılmasının hukuk devleti olmanın doğal sonucu olup, 19/06/2018 ile 28/03/2020 tarihleri arasına ilişkin özlük haklarının davacıya verilmesi gerektiği, uyuşmazlık konusu olayda, Ankara 4. İdare Mahkemesi'nce iptal edilen işlem nedeniyle davacı lehine manevi tazminata hükmetmeyi gerektirecek hukuki koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, davacının manevi tazminat isteminin ise reddi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 54.662,56 TL tazminatın davalı idarece davacı tarafa ödenmesi, emsallerinin atandığı 19/06/2018 tarihinden Mahkeme kararı üzerine atandığı 28/03/2020 tarihine kadar olan döneme ilişkin özlük haklarının davacıya verilmesi talebinin kabulü, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemi ile manevi tazminat isteminin reddi yolunda Ankara 4. İdare Mahkemesi'nce verilen 28/04/2021 tarihli ve E:2020/818, K:2021/758 sayılı kararın davacı ve davalı idarece aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ                                        : Davalı idare tarafından, Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek, istinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuş olup, davacı tarafından ise, savunma verilmemiştir.
TÜRK  MİLLETİ  ADINA
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Yasanın değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, KPSS- 2018/5 yerleştirme sonuçlarına göre İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi emrine sözleşmeli statüde hemşire olarak yerleştirilmesine rağmen güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle atamasının yapılmamasına dair işleme karşı açtığı davada verilen Ankara 4. İdare Mahkemesinin 09/01/2020 tarihli ve E:2019/1151, K:2020/66 sayılı iptal kararı üzerine 28/03/2020 tarihinde ataması yapılan davacı tarafından, geç atanmasında idarenin kusuru bulunduğundan bahisle zararlarına karşılık 100,00 TL (ıslah ile 109,000,00 TL) maddi, 10.000,00 TL manevi  tazminatın ödenmesine, özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Davacının istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar, Mahkemenin, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemi ile manevi tazminat isteminin reddi yolundaki kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davalı idarenin  istinaf başvurusuna gelince; 


Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti olduğu vurgulanmış; 138. maddesinin 4. fıkrasında, "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." kuralına yer verilmiştir.
 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinde ise, "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez...." kuralı yer almıştır.
Anayasa'nın 138. maddesinin 4. fıkrasında yer verilen kural ile 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesi gereğince, idarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunması zorunludur. Bu zorunluluğun aynı zamanda Anayasa'nın 2. maddesinde kabul edilmiş olan "hukuk devleti" ilkesinin de bir gereği olduğu kuşkusuzdur.     
Ayrıca, Anayasanın 125. maddesinde idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Hukuk devleti ilkesi uyarınca, faaliyetlerini hukuka uygun biçimde yürütmek zorunda olan idarenin hukuka aykırı eylem yapması veya işlem tesis etmesi, kural olarak hizmet kusurunu oluşturur.
Öte yandan, hizmet kusuruna dayalı maddi tazminat istemlerinde, tazmin edilecek zararın, mal varlığında gerçek, kanıtlanabilir bir azalma veya artma olanağından yoksun kalma niteliğinde somut olarak ortaya konulabilmesi gerekmekte olup, muhtemel zararların tazmini mümkün değildir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İptal ve Tam Yargı Davaları” başlıklı 12. maddesinde, ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; KPSS 2018/5 yerleştirme sonuçlarına göre İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi emrine sözleşmeli hemşire olarak yerleştirilen davacının, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunun "olumsuz" olduğundan bahisle atamasının yapılmadığı, söz konusu atamama işleminin iptali istemiyle açtığı davada, Ankara 4. İdare Mahkemesinin 09/01/2020 tarihli ve E:2019/1151, K:2020/60 sayılı kararı ile "dava konusu işlemin dayanağı 657 sayılı Yasa'nın 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendinin (8) numaralı alt bendinin  29/11/2019 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 24/07/2019 tarihli ve E:2018/73, K:2019/65 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği, yasal dayanağı ortadan kalkan dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı" gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, anılan karara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu, Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 24/12/2020 tarihli ve E:2020/2259, K:2020/3851 sayılı kararıyla, "Anayasa Mahkemesinin gerekçesi karşısında, iş bu kararın hiç bir işleme gerek kalmadan doğrudan davacının atanması sonucunu doğurmayacağı, ancak Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararının, bu karardan önce yürürlükte olan ve Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen yasal düzenleme uyarınca yapılan güvenlik soruşturması işlemlerini de geçersiz kılacağı, bu itibarla, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı ve gerekçesi dikkate alınarak getirilecek yeni yasal düzenlemeler uyarınca davacının durumunun makul bir süre içinde yeniden değerlendirileceği açıktır." açıklamasına yer verilerek istinaf başvurusunun gerekçe eklenmek suretiyle reddedildiği, Mahkemenin iptal kararı sonrasında idarece davacının 28/03/2020 tarihinde atamasının yapıldığı, geç atanmasında idarenin kusuru bulunduğundan bahisle zararlarına karşılık 100,00 TL (ıslah ile 109,000,00 TL) maddi, 10.000,00 TL manevi  tazminatın ödenmesine, özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın 2577 sayılı Kanunun 12. maddesi kapsamında iptal davası üzerine açılmış bir tam yargı davası niteliğinde olduğu görülmektedir.
Yargı yerince hukuka aykırılığı saptanarak iptal edilen idari işlemler nedeniyle ilgililerin uğradığı  zararların  tazmini isteminde; iptal edilen işlemin iptal gerekçesi olan hukuka aykırılık sebebinin ilgiliye maddi - manevi tazminat ödenmesini gerektirip gerektirmediği ve/veya ödenecek tazminatın miktarı; hukuka aykırılık (iptal)  sebebi, hizmet kusurunun ağırlığı ve ilgilinin kusur durumu gibi hususlar dikkate alınarak yargı yerince olayın niteliklere göre yapılacak değerlendirmeden sonra ortaya çıkacaktır.
Olayda, dava konusu işlemin iptali yönündeki Ankara 4. İdare Mahkemesinin 09/01/2020 tarihli ve E:2019/1151, K:2020/60 sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunu gerekçe ekleyerek reddeden  Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 24/12/2020 tarihli ve E:2020/2259, K:2020/3851 sayılı kararının, davacının doğrudan atanması sonucu doğurmaması ve Anayasa Mahkemesi kararının yayımlanmasının öncesinde dava konusu işlemin esas yönüyle hukuka aykırılığını tespit eden ve davacının atanması sonucu doğurabilecek bir yargı kararının da bulunmaması, nitekim davacının açmış olduğu ilk davasında Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen iptal kararına yönelik istinaf başvurusu üzerine Dairemizce verilen ve yukarıda bahsedilen "istinaf başvurusunun gerekçe eklenmek suretiyle reddine" dair kararda; davacının atanıp atanmayacağı yönünden Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen şekilde hukuki güvenceyi sağlayacak yeni yasal düzenleme çerçevesinde davacının durumunun makul bir süre içinde değerlendirilmesi gerektiği gerekçesine yer verildiği, dolayısıyla Dairemizce verilen kararın dolayısıyla İdare Mahkemesinin iptal kararının hiç bir işleme gerek kalmadan davacının atanması sonucunu doğurmayacağının kararda açıklandığı, davalı idarenin yeni yasal düzenlemeyi beklemeden atamayı gerçekleştirmesinin ise, yukarıda yer verilen kararın gerekçesi karşısında parasal hakların tazmini sonucunu doğurmamaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 4045 sayılı Kanunun 1. maddesine, 657 sayılı Kanunun 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendinin (8) numaralı alt bendine ve 399 sayılı Kanun Hükmüne Kararnamenin 7. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendine yönelik iptal kararları üzerine güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile ilgili olarak 7315 sayılı Kanun ile yeni düzenleme yapılmış ve bu düzenlemenin 14/04/2021 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi nedeniyle, ilgililer atanmış olsalar dahi bu yasal düzenlemeye göre Yönetmeliğin yürürlüğe konulup yasada öngörülen Değerlendirme Komisyonlarının oluşumu ile birlikte gerek incelenen olayda olduğu üzere Anayasa Mahkemesi kararından bahisle verilen iptal kararı üzerine idarece yeni yasa beklenmeden göreve başlatılanların, gerekse Anayasa Mahkemesi iptal kararının yayımlandığı tarih ile 7315 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarih arasında kalan ve yasal boşluk olduğu dönemde güvenlik soruşturması yapılmadan atanmış olanların 7315 sayılı Yasa uyarınca güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının yapılabileceği ve bunun sonucuna göre ilgililer hakkında yeni bir işlem tesis edilebileceği açık olduğundan, henüz idarece bu yönde bir işlem veya değerlendirme yapılmadan, gerçekleştirilen atanmalar nedeniyle ilgililerin geriye dönük parasal ve özlük hak talebinde bulunmalarının hukuken olanaklı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla, Ankara İdare Mahkemesinin iptal kararının akabinde davacının atanmasının, idarenin takdir yetkisi kapsamında tesis ettiği bir işlem olması, yine davacının durumunda olanların göreve başlatılması halinde geçen sürede ödenmeyen özlük ve parasal haklarının ödenmesine olanak tanıyan yasama organı tarafından geçmişi kapsayacak şekilde bir düzenlemenin de yapılmamış olması karşısında, davacının geç atanmasında idarenin kusurundan, davalı idarenin işlemi nedeniyle davacı açısından oluşmuş bir zararın varlığından söz edilemeyeceği açık olup, söz konusu iptal kararına dayanılarak geçmişe yönelik bir parasal hak talebinde bulunulamayacağı, davacının hukuki dayanağı bulunmayan tazminat isteminin reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenle, Ankara 4. İdare Mahkemesi'nce verilen 28/04/2021 tarihli ve E:2020/818, K:2021/758 sayılı kararın, " fazlaya ilişkin maddi tazminat istemi ile manevi tazminat isteminin reddi"ne ilişkin kısım yönünden hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, davacının istinaf başvurusunun REDDİNE, "maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 54.662,56 TL tazminatın davalı idarece davacı tarafa ödenmesine, emsallerinin atandığı 19/06/2018 tarihinden Mahkeme kararı üzerine atandığı 28/03/2020 tarihine kadar olan döneme ilişkin özlük haklarının davacıya verilmesi talebinin kabulüne" ilişkin kısım yönünden davalı idarenin istinaf başvurusunun KABULÜNE, kararın KALDIRILMASINA, 2577 sayılı Yasanın değişik 45. maddesinin 4. fıkrası uyarınca esastan incelenen davanın REDDİNE, sonuçta dava ret ile sonuçlandığından, aşağıda dökümü yapılan Mahkeme safhasına ait 225,60 TL yargılama gideri ile istinaf safhasında davacı tarafından yapılan 173,10 TL istinaf yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, istinaf safhasına ait davalı idarece yapılan 11,20 TL yargılama gideri ile kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.040,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, posta gideri avansından artan miktarın davalı idareye ve davacıya iadesine, istemi halinde ise  fazla yatırılan 1.644,95 TL harcın davacıya iadesine10/09/2021 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi

 

Av.Bünyamin  İnce

Paylaş