Etkili Soruşturma Yükümlülüğü
Etkili Soruşturma Yapılmaması Nedeniyle Yaşama Hakkının İhlal edilmesi -Metin Bekiroğlu Kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
METİN BEKİROĞLU VE ÖZGÜR ATAGÜN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/35266)
Karar Tarihi: 15/9/2021
R.G. Tarih ve Sayı: 3/11/2021-31648
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör : Volkan ÇAKMAK
Başvurucular : 1. Metin BEKİROĞLU
2. Özgür ATAGÜN
Başvurucular Vekili : Av. Ahmet ÖZMEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk kuvvetlerinin sivillerin bulunduğu toplu taşıma aracına hayati tehlike oluşturacak şekilde ateşli silah kullanmasına karşı etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/11/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. 15/2/2017 tarihinde başvurucuların içinde bulunduğu toplu taşıma aracı Diyarbakır ile Lice ilçesi arasında seyir hâlinde iken zırhlı polis aracı tarafından araca ateşli silah ile -mermi, aracın ön camından girip arka kısımda bulunan bagaj kapaklarını delip çıkacak şekilde- ateş edilmiştir. Olayın ardından minibüsün şoförü B.Y. 156 numaralı Jandarma İhbar hattını aramış, telefondaki görevliden Duru Bekiran Jandarma Karakoluna (Karakol) gitmeleri gerektiği yönünde bilgi almış ve başvuruculardan Özgür Atagün ile birlikte Karakola gitmiştir.
A. Lice Cumhuriyet Başsavcılığı Tarafından Yapılan Soruşturma
10. Olaya ilişkin olarak jandarma ekipleri tarafından nöbetçi savcıya haber verilmesi üzerine savcı "olay yeri incelemesi yapılması, araç sürücüsü B.Y.nin mağdur olarak ifadesinin alınması, zırhlı araçta bulunan polislerin ve varsa başkaca kişilerin tanık olarak ifadesinin alınması" talimatı vermiştir.
11. Karakolda, başvurucu Özgür Atagün ve şoför B.Y. ile zırhlı araç içinde bulunan polislerin -Bilgi Alma Tutanağı ile kayıt altına alınmak suretiyle- ifadelerine başvurulmuştur.
12. Başvurucu Özgür Atagün bilgi sahibi sıfatıyla verdiği 15/2/2017 tarihli ifadede öz olarak "araç seyir halindeyken bir anda içinde dumanlar çıktığını, şoför B.Y.nin aracı hemen yol kenarına çektiğini, minibüsün ön tarafında bir mermi giriş izi gördüğünü, ancak merminin nereden geldiğini görmediğini, diğer yolcuların başka araçlarla il merkezine gittiğini ancak kendisinin şoförü tanıdığı için onunla birlikte kaldığını" belirtmiştir.
13. Aracın şoförü B.Y. mağdur sıfatı ile verdiği ifadede öz olarak "kendisinin yolcu taşımacılığı yaptığını, 15/2/2017 tarihinde öğlene doğru Lice ilçesinden Diyarbakır iline gitmek üzere yola çıktığını, araçta sekiz yolcu bulunduğunu, Diyarbakır-Bingöl karayoluna çıkarak Diyarbakır istikametine devam ettiğini, karayoluna çıkmasının ardından Bingöl istikametine doğru hareket eden kendisine 50-60 metre mesafede bir zırhlı araç gördüğünü, zırhlı aracın 20 metre civarında yaklaştığı sırada kendi aracına doğru bir el ateş ettiğini, camın şoför koltuğuna yakın bir yerden merminin içeri girdiğini, hemen aracını kenara çektiğini, yolcuları kontrol ettiğini, yolcularda bir problem görmediğini, Özgür Atagün hariç diğer yolcuların başka araçlarla olay yerinden ayrıldığını, karşı istikametten gelen zırhlı araçtaki kişileri ve kaç kişi olduklarını görmediğini, kimseden davacı veya şikayetçi olmadığını, ancak aracının zarara uğraması nedeniyle maddi zararının giderilmesini istediğini, uzlaşmak istediğini" söylemiştir.
14. Zırhlı araç içinde bulunan altı polis, bilgi sahibi sıfatıyla verdiği ve birbiriyle örtüşen ifadelerinde öz olarak "15/2/2017 tarihinde Lice emniyetine bağlı zırhlı araçla mazot ikmali için 6 kişi yola çıktıklarını, Diyarbakır-Bingöl karayolu Lice yol ayrımına yaklaştıklarında araçtan bir ses geldiğini, silahı kontrol ettiklerinde atış emniyetinin kapalı olduğunu gördüklerini, yakıt ikmalinden sonra görev yerlerine döndüklerini, yaklaşık bir saat sonra Jandarma tarafından merminin bir yolcu minibüsüne isabet ettiği bilgisini aldıklarını" belirtmiştir.
15. Olay yerinde jandarma ekipleri tarafından aynı gün inceleme yapılmış, araç incelenmiş ve fotoğraflar çekilmiştir. 16/2/2017 tarihinde tanzim edilen ve vakanın "genel tehlike yaratan suçlar silahla ateş etme/mala zarar verme olarak nitelendiği olay yeri inceleme raporunda, olay yerinde otoyol üzerinde uçaksavar mayonu (ağır makineli tüfek şarjörü) olarak değerlendirilen iki adet metal parça bulunduğu, minibüsün ön camında dikiz aynası hizasında bir adet ateşli silah girişi olduğu, aracın arka kısmında muhtelif delikler bulunduğu, arka sağ kapı camının kırık olduğu, araç bagaj kısmında küçük ebatlı çekirdek gömleği olduğu değerlendirilen deforme olmuş metal parçaların bulunduğu, araç arka kısmında içinde deforme olmuş çekirdek gömleği olduğu değerlendirilen bir delik bulunduğu, parçalanan çekirdeğin aracın arkasında birden fazla deliğe neden olabileceği, araç olayın ardından karakol parkına getirildiğinden atış açısının tespit edilemediği" hususları kayıt altına alınmıştır. İnceleme sırasında tespit edilen metal parçalar kriminal inceleme için Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarına gönderilmiştir.
16. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı, kendilerine gönderilen metal parçalar, zırhlı araç ve minibüs üzerinde 16/2/2017 ile 28/2/2017 tarihleri arasında inceleme yapmış ve uzmanlık raporu hazırlamıştır. Raporda "minibüse ilişkin yukarıda aktarılan tespitlerin yapılmasının ardından zırhlı polis aracının ejder marka olduğu, araçta bulunan kuleye ağır makineli tam otomatik tüfeğin sabitlenmiş bulunduğu, silahın nişan tertibatının ve kumanda kısmının aracın içinde olduğu, tüfeğin atış veya emniyet mekanizmalarında bir problem bulunmadığı, çalışır durumda olduğu, tüfeğin 12,7x99 mm çap ve tipinde fişek attığı, bulunan metal parçaları üzerinde karakteristik özelliklerini kaybettiklerinden inceleme yapılamadığı, aracın iç kısmına giren merminin dağılma sonucu araçta birden fazla deliğe yol açabileceği, kalıntı ve deliklerin bu tespitle uyumlu olduğu, aracın ön kısmındaki giriş izinin 12,7x99 mm fişek ile örtüştüğü" kayıt altına alınmıştır. Raporun sonuç kısmında "zırhlı ejder marka polis aracından minibüse doğru aralarında 44 metre mesafe kaldığı sırada atış yapıldığı, merminin araç içine girdikten sonra parçalanarak birden fazla delinme oluşturacak şekilde aracı terk ettiği kanaatine ulaşıldığı" ifade edilmiştir.
17. Lice Cumhuriyet Başsavcılığı 11/10/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda mağdur olarak sadece şoför B.Y. yer almakta olup olay "mala zarar verme" olarak nitelenmiştir. Karar gerekçesinde "silahın kazaen ateş aldığı, ateş aldığı esnada silahın başında kimsenin bulunmadığı, herhangi bir suç veya suçlunun söz konusu olmadığı ayrıca şikâyetin de bulunmadığı" ifade edilmiştir. Karara itiraz edilmemiştir.
B. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Tarafından Yapılan Soruşturma
18. Başvurucular 21/2/2017 tarihinde Diyarbakır Barosuna sundukları dilekçe ile yaşanan olaydan dolayı hayatlarının tehlikeye atılması nedeniyle şikâyetçi olduklarını ve gereken soruşturmanın yapılması için kendileri adına Diyarbakır Barosunun girişimde bulunmasını istediklerini beyan etmiştir. Başvurucu Özgür Atagün dilekçesinde, olay günü jandarma tarafından ifadesi alınırken kendisine "Siz terör taşımazsanız kimse size silah sıkmaz." şeklinde beyanda bulunulduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu Metin Bekiroğlu ise dilekçesinde; olay nedeniyle işitme kaybı yaşadığını, doktor raporuna göre kulak taşlarında travma meydana geldiğini, olaydan kaynaklı olarak kendi başına yürüyemediğini ifade etmiştir.
19. 23/2/2017 tarihinde Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sunduğu -başvurucuların mağdur olarak yer aldığı- dilekçe ile olayı aktararak kasten öldürmeye teşebbüs suçunun işlendiğini ileri sürmüş ve gereken araştırmanın yapılarak kamu davası açılmasını talep etmiştir.
20. Başsavcılık 29/3/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
21. Başvurucuların mağdur olarak yer aldığı ve olayın öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirildiği kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... 15/02/2017 tarihinde Lice istikametinden Diyarbakır istikametine doğru yola çıkan 21 ..... plaka sayılı toplu taşıma aracında bulunan mağdurların kendilerine başvurarak olay tarihinde Bingöl-Lice ayrımında bulunan yola geldiklerinde kolluk kuvvetlerine ait akrep tipi zırhlı bir aracın kendilerinin bulunduğu araca kurşun sıktıklarını, aracın isabet alması neticesinde camlarının kırıldığını ve kırılan bu camlar nedeniyle mağdurlardan Özgür Atagün’ün yaralandığını daha sonra 156 jandarma ihbar hattını aradıklarını ve Lice’de bulunan Duru Bekirhan Karakoluna giderek ifade verdiklerini, karakolda jandarma personelinin kendilerine yönelik olarak 'siz terör taşımazsanız kimse size silah sıkmaz' dediğini, mağdurların bu beyanları nedeniyle ilgili kolluk görevlilerinin araştırılarak haklarından gerekli soruşturmanın yürütülmesi gerektiğini, mağdurlar adına şikayetçi olduklarını beyan ettikleri olayla ilgili olarak her ne kadar Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma dosyası açılmış ise de kolluk kuvvetlerinin söz konusu araca ateş ettiğini iddia etmenin soyut bir iddiadan ibaret olduğu, bölgenin sıkıntılı bir bölge olması nedeniyle muhtemelen PKK/KCK terör örgütü üyelerinin açtığı ateş sonucunda aracın zarar görmüş ve mağdurun yaralanmış olduğu bu nedenlerle soruşturmayı yürütmekte hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmakla ..."
22. Başvurucular söz konusu karara itirazda bulunmuştur. İtiraz dilekçesinde; olaya ilişkin olarak görevli zırhlı araçların araştırılmadığını, Başsavcılığın hiçbir araştırma yapmadan takipsizlik kararı verdiğini, soruşturmada keyfî davranılarak hiçbir adım atılmadığını ileri sürmüştür.
23. İtirazı inceleyen Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliği 19/6/2017 tarihinde soruşturmanın genişletilmesine ve dosyanın Başsavcılığa iadesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Araç resimlerinden araçta silah giriş ve çıkış izleri olduğu olayın kim tarafından yapıldığının anlaşılması için o hat üzerindeki belirtilen saatteki akrep araçlarının araştırılması ve personelin ifadesinin alınarak karar verilmesi gerekirken ne anlama geldiği anlaşılamayan gerekçeyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi hukuka uygun olmayıp, bu aşamada soruşturmanın genişletilmesine karar vermek gerekmiş... "
24. Soruşturmanın genişletilmesi kararı üzerine Başsavcılık 25/7/2017 tarihinde Lice Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı müzekkere ile olay hakkında bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği konusunda bilgi istemiştir.
25. Başsavcılık müzekkereye cevap verilmemesi üzerine 19/2/2018 tarihinde tekiden müzekkerenin gereğinin yerine getirilmesini talep etmiştir.
26. Başsavcılık 19/2/2018 tarihli yazıya da cevap verilmemesi üzerine 18/6/2018 tarihinde ikinci kez tekiden müzekkerenin gereğinin yerine getirilmesini istemiştir.
27. Başvurucular 27/6/2018 tarihinde Başsavcılığa sundukları dilekçe ile "Lice Cumhuriyet Başsavcılığının olaya ilişkin olarak soruşturma yürüttüğünü bildirerek, bu soruşturma dosyasının da kendilerine ilişkin soruşturma evrakı içine dahil edilmesini talep etmiş ve Metin Bekiroğlu'nda meydana gelen akustik travma rahatsızlığına ilişkin doktor raporu" sunmuştur.
28. Başsavcılık 3/8/2018 tarihli yazı ile Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliğinden 29/3/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığı kararının kaldırılıp kaldırılmayacağı hususunda nihai kararın verilmesini istemiştir. Yazının ilgili kısmı şöyledir:
"...Başsavcılığımız tarafından, Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'na talimat yazılarak, suç duyurusu evrakına konu olayla ilgili Lice Başsavcılığınızca herhangi bir soruşturmanın yürütülüp yürütülmediğinin araştırılarak, soruşturma var ise numarası, tamamlanmış ise kararın bir örneğinin gönderilmesi için talepte bulunulmuş, cevap gelmemesi üzerine 2 kez tekit edilmiştir. 18/06/2018 tarihli tekit üzerine Lice İlçe Jandarma Komutanlığı'ndan talimatın yerine getirilmesinin istendiği bildirilmiştir. Şüpheli müdafilerinin 27/06/2018 tarihinde soruşturma dosyasına sunmuş oldukları dilekçede Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2017/135 Soruşturma Numarası ile mala zarar verme suçu kapsamında araç sahibinin müşteki olduğu soruşturmanın yürütüldüğü ve 11/10/2017 tarihinde Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar ve müştekinin Sağlık Kurulu Raporu dilekçe ekinde sunulmuştur.
Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2017/135 Soruşturma Numaralı dosyasına Uyap üzerinden inceleme talebi gönderilmiş olup, Uyap'ta taranmış olan tüm evrakların bir örneği soruşturma dosyası içerisine alınmıştır. Söz konusu soruşturma dosyasında; 15/02/2017 tarihli Olay Tutanağı, bilgi alma ifade tutanakları, mağdur ifadesi, Cumhuriyet Savcısı görüşme tutanağı, 16/02/2017 tarihli Lice Jandarma Komutanlığı'nın fezleke evrakı, Kurumlara yazılan müzekkereler, Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Uzmanlık Raporu, Olay Yeri İnceleme Raporu ve Krokosi ve 11/10/2017 tarihli şikayet yokluğundan verilen Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar'ın yer aldığı tespit edilmiştir.
İddia edilen olayın, Diyarbakır Bingöl karayolunda Lice yol ayrımında B.Y isimli şahsın kullanmakta olduğu 21.... plaka sayılı araca, karşı yönden gelen 21 ..... plakalı zırhlı (Ejder) polis aracının kazaen 1 el ateş edilmesi nedeniyle meydana geldiği, bilirkişi raporuna göre silahın kazaen ateş aldığı, ateş esnasında silahın başında kimsenin bulunmadığı yönünde tespit yapıldığı olayın Lice Cumhuriyet Başsavcılığı yargı sınırları içersinde gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle 29/03/2017 tarihli 2017/6447 Karar Numaralı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararın itiraz üzerine kaldırılıp kaldırılmayacağı hususunda nihai kararın verilmesini talep olunur."
29. Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliği 15/10/2018 tarihinde, 29/3/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin Başsavcılık kararına yönelik itirazı "kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmadığı" gerekçesiyle reddetmiştir.
30. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede Lice Cumhuriyet Başsavcılığının 2019 yılı Mart ayı içinde Başsavcılığa müzekkerelerinin (bkz. §§ 24-26) gereğini yerine getirerek yürüttüğü soruşturmaya dair evrakı gönderdiği anlaşılmıştır.
31. Başvurucular, Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 15/10/2018 tarihli itirazın reddine dair kararını 13/11/2018 tarihinde tebellüğ etmiş ve 29/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
32. İlgili hukuk için çok sayıda karar arasından bkz. Turan Uytun ve Kevzer Uytun, B. No: 2013/9461, 15/12/2015, §§ 35-42; Nesrin Demir, B. No: 2014/5785, 29/9/2016, §§ 74-86; Esma Çelebi, B. No: 2014/17591, 19/4/2017, §§ 51-67; Abdullah Süngü, B. No: 2016/7039, 28/11/2019, §§ 31-48; Melih Dalbudak, B. No: 2016/16050, 13/2/2020, §§ 50-66; Devrim Zengin ve diğerleri, B. No: 2017/26413, 9/7/2020, §§ 35, 36.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 15/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucuların ihlal iddiaları, mağdur sıfatıyla yer aldıkları Başsavcılık tarafından yapılan soruşturma sürecine ilişkindir. Başvurucular soruşturmanın genişletilmesi kararına karşın Başsavcılık tarafından bir girişimde bulunulmadığını, gereken incelemelerin yapılmadığını, 15/10/2018 tarihli itirazın reddi kararı ile soyut ve gerekçe içermeyen 29/3/2017 tarihli -olayın terör örgütünce gerçekleştirildiği kanaatine dayalı- kararın kesinleştiğini, hâlbuki araca kolluk görevlileri tarafından ateş edildiğinin bizzat emniyet birimleri tarafından ortaya konulmuş olduğunu, kriminal raporda silahın emniyet mekanizmasının işlediği belirtildiğinden silahın kendiliğinden ateş almasının mümkün olmadığını, açık bir şekilde hayati tehlike doğuran olayda sorumluluğu bulunanların açığa çıkarılmadığını, cezasızlık izlenimi verildiğini belirterek adil yargılanma hakkı, seyahat özgürlüğü, etkili başvuru hakkı ve yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık; somut olayda ateşli silah kullanımının kazara meydana geldiğinin kriminal raporla ortaya konulduğunu, adli makamlar tarafından soruşturmanın tüm unsurlarıyla gerektiği gibi yapıldığını, bireysel başvuru incelemesi yapılırken bu hususların dikkate alınması gerektiğini beyan etmiştir.
36. Başvurucular Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
B. Değerlendirme
1. Hukuki Nitelendirme ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
37. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadı uyarınca, ölüm gerçekleşmese dahi bazı hâllerde başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20) ve bu hâllerde başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenip incelenmeyeceğinin tespitinde diğer faktörlerle birlikte kişiye karşı kullanılan gücün derecesi ve türü de değerlendirilir (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69). Başvurucunun iddialarının özü, kolluk görevlilerinin ateşli silah kullanımı nedeniyle hayati tehlike yaşadıkları olaya dair etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkindir. Zırhlı araçta bulunan ateşli silahtan çıkan mermi/fişek, netice itibarıyla ölümcül bir yaralanma oluşturmamış olsa da başvurucuların yaşamını tehlikeye attığı açık olduğundan ihlal iddialarının yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesinin gerekli ve yeterli olduğu değerlendirilmiştir.
38. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
(…) meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması (…) veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır."
39. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). İncelemenin Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında yapılması gerekmektedir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
42. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Güç kullanımı sonucu meydana gelen ölüm olayları hakkında yürütülmesi gereken soruşturma şüphesiz ceza soruşturmasıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 54-56).
43. Yaşam hakkına ilişkin ceza soruşturmasının etkili olabilmesi için öncelikle soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeni veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57). Yetkililerce soruşturma konusu olayın gerektirdiği tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi incelemeleri, gerektiğinde eksiksiz ve detaylı bir rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması gibi söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması, ölümün gerçekleşme sebebinin objektif analizinin yapılması, soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, soruşturma sonucunda verilen kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).
44. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması gerekir. Soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığı yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi gerekir (Cemil Danışman, § 96).
45. Bunların yanında soruşturmaların makul bir özen ve süratle yürütülmesi de gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96). Soruşturma makamlarının ve derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri soruşturma ve yargılamalarda Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıkları ya da ne ölçüde yaptıkları da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmelidir. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Cemil Danışman, § 110; Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, § 33).
46. Sözü edilen ilkeler ölümün gerçekleşmediği ancak yaşam hakkı kapsamında incelenen olaylar için de geçerlidir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
47. Devlet, yaşam hakkının sağladığı güvencelerin kapsamında bulunan, kamusal yetkiyle güç kullanımının söz konusu olduğu her vakaya ilişkin olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini, sorumluların tespit edilmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek nitelikte etkili bir soruşturma yürütmekle mükelleftir. Somut olayda ateşli silahla toplu taşıma aracının vurulmasını müteakip Lice Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yapılmıştır. Söz konusu soruşturma sürecinde birtakım deliller toplanmış ve inceleme yapılmış (bkz. §§ 10-17) ise de söz konusu süreç; mala zarar verme suçu kapsamında yapılan, takipsizlik kararı ile sonuçlanan, sadece minibüs şoförünün mağdur sıfatıyla yer aldığı ve şikâyet bulunmaması hususu takipsizlik kararının gerekçelerinden olan bir soruşturmaya ilişkindir. Bir başka ifadeyle ateşli silah kullanımı bağlamında yaratılan yaşamsal tehlikenin sonuç itibarıyla değerlendirilmediği bir süreçtir.
48. Başvurucular; yaşamlarını tehlikeye atacak şekilde zırhlı polis aracından içinde bulundukları toplu taşıma aracına ateş edildiğini, ciddi hayati tehlike atlattıklarını, bu nedenle travma yaşadıklarını, olayın sorumlularının araştırılmasını istediklerini belirterek Başsavcılık nezdinde başvuruda bulunmuştur. Başsavcılık tarafından ilk etapta herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan 29/3/2017 tarihli kararla "kolluk kuvvetlerinin söz konusu araca ateş ettiğini iddia etmenin soyut bir iddiadan ibaret olduğu, bölgenin sıkıntılı bir bölge olması nedeniyle muhtemelen terör örgütü üyelerinin açtığı ateş sonucunda aracın zarar görmüş, mağdurların yaralanmış olduğu ve soruşturmayı yürütmekte hukuki yarar bulunmadığı" gerekçesine yer verilerek kovuşturmaya yer olmadığına hükmedilmiştir. Kararın verildiği tarihte, minibüse giren merminin polis aracında bulunan ağır makineli silah ile atıldığını ayrıntılarıyla belirten Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı raporu düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu takipsizlik kararı gerekçesinin delil/bulgu ve hukuki incelemeden/değerlendirmeden ziyade kanaate dayandığı açık olup Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen soruşturmanın genişletilmesi kararında da "gerekçenin ne anlama geldiğinin anlaşılamadığı" (bkz. § 23) ifade edilmiştir. Yargı makamlarının kararlarına dahi yansıyan bu hukuki belirsizlik/gerekçesizlik hâli soruşturmanın ciddiyetine gölge düşürmektedir.
49. Soruşturmanın genişletilmesi kararının ardından da Başsavcılığın, Lice Cumhuriyet Başsavcılığına konuyla ilgili soruşturma olup olmadığı hususunda bilgi sorması dışında herhangi bir araştırma yapmadığı, salt UYAP üzerinden Lice Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma kayıtlarını incelediği anlaşılmaktadır. Kaldı ki Lice Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu bilgi sorulmasına dair talebe iki yıl gibi uzun bir süre boyunca cevap vermemiştir (bkz. §§ 24-26). Bu durum dahi tek başına soruşturma sürecindeki özensizliğe dair ciddi ve açık bir emaredir.
50. Başsavcılık tarafından Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliğine yazılan yazı ile olayın Lice sınırları içinde kaldığı ifade edilmiş ise de soruşturmanın mevcut iddialarla yetkili merciler tarafından değerlendirilebilmesi adına bir yetkisizlik kararı da verilmediği görülmektedir. Nihai olarak daha önce soruşturmanın genişletilmesi kararı veren Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliği 29/3/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara yönelik itirazı herhangi bir ek açıklama yapmadan reddetmiş ve soruşturma süreci sonuçlanmıştır.
51. Bireysel başvuruya temel olan olaya ilişkin hemen hemen hiçbir araştırma inceleme yapmamış olan Başsavcılığın hayati tehlike yaratan ateşli silah kullanımına ilişkin olarak olayı tüm yönleriyle aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit eden, yaşam hakkının sağladığı güvencelerin gerektirdiği derinlik ve ciddiyette bir soruşturma yürüttüğünü söylemek mümkün görünmemektedir. Sonuç olarak yürütülen soruşturma sürecinin yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal eder nitelikte olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
52. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkına ilişkin etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
53. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
54. Başvurucular; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ve 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
55. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
56. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
57. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
58. İncelenen başvuruda yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. İhlal, Başsavcılık işlemlerinden kaynaklanmaktadır.
59. Bu bağlamda yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne dair ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden soruşturma sürecinde yapılması gereken iş, yeniden soruşturma yapılmasına karar verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
60. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucular bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
61. Yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlali ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturmanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (İhlal, Soruşturma No: 2017/11486, K.2017/6447 sayılı kovuşturmaya yer olmadığı kararına ilişkindir.) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan Üye Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN Muammer TOPAL Recai AKYEL
Üye Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ Selahaddin MENTEŞ
Av.Bunyamin ince