Ceza Sorumluluğu data-sizes=

Ceza Sorumluluğu Nedir ? Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Nedenler?

Ceza Sorumluluğu Nedir ? Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Nedenler?

Ceza sorumluluğu; Fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını  anlama, algılama  ve farkında olma sorumluluğudur. Bu fiiller bir suçu meydana getiriyorsa bir ceza sorumluluğu ortaya çıkacaktır. Suç olarak kabul edilen fiillerin işlenmesindeki hukuka uygunluk nedenleri ve koşullar sebebiyle ceza sorumluluğu ortadan kalkacak ya da ceza sorumluluğu azalacaktır. Kanunda ceza sorumluluğunu  kaldıran ve azaltan nedenler 24. ve 34. maddeler arasında belirtmiştir. 

 

A-Ceza sorumluluğunu Ortadan Kaldıran Nedenler (Hukuka uygunluk halleri )

Ceza kanunu tarafından suç sayılabilecek bir fiilin, yine ceza kanununun veya diğer kanunlarda yer alan başka bir düzenleme ile meşru sayılıp cezalandırılmaması yani  hukuka uygun sebeplerdir.  5237 sayılı TCK,'da;

- Kanun Hükmünü (görevi) Yerine Getirme

- Meşru Savunma

- Zorunluluk (Zaruret) Hali

- Hakkın Kullanılması

- İlgilinin Rızası

 ceza sorumluluğunu kaldıran hallerdir.

 

1-Kanun Hükmü'nün Yerine Getirilmesi: Kanun  hükmü kişiye herhangi bir konuda bir hak veya yetki vermişse, bunun öngörüldüğü şekilde uygulanması durumunda hukuka aykırılık söz konusu olmaz.  “Kanun” deyiminden pozitif (ülke yasaları)  hukuk metinlerini, yani “yazılı hukuk kuralları”nı anlamak gerekmektedir.

Örneğin; trafik polisinin  aracınızı  park ettiğiniz yerden çekmesi  hırsızlık suçunu  oluşturmaz.  Trafik kanununda polise verilen  yetkinin yani kanun hükmünün yerine getirilmesi durumudur.

 

Amirin Emri:Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu tutulmaz. Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur. 

Örneğin; kolluk ekiplerinin kaçan  bir kişiyi  yakalama veya zarar vermeden  etkisiz hale getirme durumu mevcutken ağır silahlarla ateş edip öldürmesi kanunun emri ya da hukuka uygunluk sebebi değildir. 

 

                 Kanunun hükmü ve amirin emri

            Madde 24- (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.

            (2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.

            (3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.

            (4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.

 

2- Meşru Müdafaa (Meşru Savunma): Kişinin kendisine ya da  başkasına  karşı yapılan haksız saldırıyı  orantılı bir şekilde olayın hal ve koşullarında def etmek amacıyla savunma yapmasıdır. Meşru savunma sayılabilmesi için ;

- Haksız bir saldırı olmalıdır

- Saldırı ile savunma eş zamanlı olmalıdır

- Savunma zorunlu olmalıdır (başka biçimde def etme imkanı olmamalı)

- Meşru savunma saldırana karşı yapılmalıdır

- Saldırı ile savunma orantılı olmalıdır

bu koşullara uygun olarak davranan kişi hakkında ceza verilmeyecektir.

 

     Meşru savunma ve zorunluluk hali

            Madde 25- (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

            (2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

 

Örneğin ; A’nin hazırlık hareketlerini icra etmeye başladığı noktada,  kendisini öldürmek üzere evine silah ile girmeye çalıştığı sırada, B’nin A’yı öldürmesi hâlinde  dahi meşru müdafaa durumunun varlığını kabul etmek gerekir.

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

1995/213 E. , 1995/271 K. sayılı

 “Maddi olayda; polis tarafından aranmakta olan maktül, arkadaşları ile birlikte saat.ll.00'de içki içmeye başlamış, saat 22.00 sıralarında sanığın lokantasına giderek içki içmeye devam etmişlerdir. Saat 24.00 sıralarında lokantaya gelen sanık, masaya davet edilmiş ve öldürülenle tanıştırılmıştır. Sanığın yanlışlıkla içki yerine su bardağını kaldırmasına kızan maktül, aşağılayıcı sözler söylemiş, durumu izah etmek isteyen sanığa hakaret ederek kızmıştır. İçki masasından kalkmak isteyen sanığa engel olmuştur. Maktülün şoförü, bir ara arabaya giderek getirdiği küçük çantayı ölene vermiştir. Devamlı tabancasının kabzasını okşayan maktül, yanında oturanlara "ben bu adamı vuracağım, cezasını vereceğim" demiş, arkadaşları kendisini sakinleştirmeye çalışmışlardır. Ayağa kalkan maktül, kendisine yol vermek isteyen sanığın göğsüne vurup oturmasını söylemiş ve masadan 2-2,5 metre uzaklaştığında, geri dönerek tabancasını çekip ateş etmiş, ancak tabancası tutukluk yapmıştır. Öldürüleceğinden korkan sanık, tabancasını çekmiş ve dört el ateş etmiştir. Yaralanan maktül, ilk tedavisinden sonra hastaneye götürülürken yolda ölmüştür. Olayın akışı ve işlenmesindeki özellikler ile maktülün kişiliği, sanığın olay sırasındaki ruhi durumu, ölenin davranışları ve her an ateş etme ihtimalinin bulunması nedeniyle öleni etkisiz hale getirmek amacıyla birden ziyade ateş edildiği nazara alındığında, zaruret sınırının aşılmadığının kabulü gerekmektedir.” demek suretiyle somut olayda, silahın tutukluluk yaptığı ve saldırının başlamadığı hâlde saldırının başlamasının kaçınılmaz olduğuna kanaat getirmiş ve meşru müdafaa hükümlerinin uygulanmasına karar vermiştir.

 

3- Zorunluluk Hali: Kişinin karşılaştığı ağır  tehlikeyi önlemek amacıyla başkasının hakkına ya da başkasına zarar vermesidir. Kişinin  bu tehlikeden başka türlü korunma olanağının olmaması gerekmektedir.  Her ne kadar meşru müdafaa gibi düşünülse de  ikisi birbirinden farklıdır. Zorunluluk halinde,  tehlike sadece kişiden kaynaklanmayabilir. Herhangi bir  doğal afet gibi önüne geçemeyeceği bir tehlikeden doğabilir.

 

Örneğin; kişinin deprem nedeniyle site içerisindeki  kapıların  açılmaması üzerine camı kırarak dışarı çıkması mala zarar verme suçunu oluşturmaz. O anda doğal afet tehlikesinden kurtulmak için yaptığı zaruri eylemidir.

 

4-Hakkın Kullanılması:   Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez. Bu  hak; kanun,tüzük ,yönetmelik  ve  hukuken düzenlenmiş olabilir ya da bir mesleğin icrasından da doğabilir.  Kişi bu hakkın  sınırını aşmadan kullanmalıdır.

 

5-İlgilinin Rızası: Kişinin tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin rıza sonrası fiillerden  dolayı ceza almaz. Suç sayılabilecek fiil  ilgilinin rızası sebebiyle hukuka aykırı olmayacaktır.  İlgilinin rızası şu hallerde hukuka uygun kabul edilecektir.

- Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkın varlığı olması gerekir

- Kişinin rıza gösterdiği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrama  yeteneği olması gerekir.

- İlgilinin rızası   geçerli bir şekilde (sözlü ya da yazılı ) açıklanmış olması gerekir.

 

  Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası

            Madde 26- (1) Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.

            (2) Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.

 

Yargıtay  5. Ceza Dairesi

  2007/7544 Esas

  2010/5926 Karar

Kaçırıp alıkoyma suçundan sanık E…… A……'un yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan beraetine dair, Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 03.03.2006 gün ve 2003/267 Esas, 2006/65 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi O Yer C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

 

Sanığın oniki yaşını bitirmeyen mağdureyi rızasıyla kaçırıp alıkoyduğu mahkemece de kabul edilen olayda 5237 sayılı TCK.nun 26. maddesinde öngörülen şekilde bir hakkın kullanımı söz konusu olmadığı gibi, mağdurenin 15 yaşından küçük olması karşısında mümeyyiz olsa dahi rızasının fiili hukuka uygun hale getirmeyeceği ve cinsel amaçla kaçırıp alıkonulmasının 5237 sayılı TCK.nun 109/1, 109/3, 109/5 ve 765 sayılı TCK.nun 431. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturacağı gözetilerek, bunlardan lehine olan hükümlere göre cezalandırılması yerine, yasal olmayan gerekçeye dayanılarak beraetine karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve O Yer C.Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün  5320 sayılı Kanunun 8/1 maddesi gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi

 

 

B-  Ceza Sorumluluğunu Azaltan Nedenler;

1-Yaş Küçüklüğü: Suçu işleyen failin yaşına göre ceza sorumluluğu değişecektir. 12  yaşından küçük olan çocukların herhangi bir ceza sorumlulukları bulunmamaktadır. Ancak  çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine başvurulabilir. Yani 12 yaşından küçük çocuk için herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma yapılamaz. 12 ile 15  yaş   arasındaki çocuklarda fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadıkları tespit edilir. Çocuk fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamıyor ise cezai sorumluluğu olmayacaktır. Ancak çocuk fiilin hukuki anlam ve sonucunu algılıyor ise ceza hukuku açısından sorumlu olacak,  belli oranlarda indirim yapılarak cezalandırılacaktır. 15 ile 18 yaş  aralığında olan küçükler  hakkında  ceza sorumluluğu mevcut olup  18 yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç;

-ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde 18  yıldan 24 yıla,

-müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde 12 yıldan 15 yıla,

-diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası 12 yıldan fazla olamaz.
 

 

               Yaş küçüklüğü

            Madde 31- (1) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

          (2) (Değişik fıkra: 29/6/2005 – 5377/5 md.) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.

            (3) (Değişik fıkra: 29/6/2005 – 5377/5 md.) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.

 

 

2- Sağır ve Dilsizlik:  15 yaşını doldurmayan sağır ve dilsiz kişilerin  cezai sorumlulukları olmayacaktır. 15  ile 18  yaş   aralığında olan sağır ve dilsizlerde ise verilecek ceza aşağıdaki kanun maddesinde belirtildiği  gibi indirimler yapılarak hüküm kurulacaktır.

 

                 Sağır ve dilsizlik

            Madde 33- (1) Bu Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır.

 

 

3- Akıl Hastalığı: Fiili işlediği sırada  akıl hastası olan işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılamayan ya da yüksek derecede bu yetilerini kaybeden kişilerin cezai sorumluluğu olmayacaktır. Bu kişiler hakkında ancak güvenlik tedbirine başvurulabilir.

   Akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücünde tamamen yoksunluk bulunmayan ya da iradesinde az da olsa yönlendirme yetisi olan kişiler hakkında ise ceza sorumluluğu doğacaktır. Bu kişiler hakkında  kanunda belirtildiği şekilde indirimler yapılarak ceza verilecektir.

 

         Akıl hastalığı

            Madde 32- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.

            (2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.

 

 

4-Geçici Nedenler, Alkol ve Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma: Kişinin  iradesi dışında alkol veya uyuşturucu madde alması halinde, kişiye fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamadığı için  ceza verilmeyecektir. Ancak kişinin kendi iradesi dışında bir nedene bağlı olarak, bu maddelerin etkisinde olması gerekmektedir. Kendi dışında algılama yeteneğinin  zayıfladığını ispatla mükelleftir.

 

                   Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma

            Madde 34- (1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.

            (2) İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

 

 

 

5-Haksız Tahrik: Kişinin haksızlık karşısında kendisinde meydana gelen hiddet veya şiddetli elem etkisi altında suç işlemesidir.  Kişinin kendisine karşı yapılan haksız bir eylem bulunmalı, fail bu haksız eylem nedeniyle  elem ve ızdırap içinde olup  suç işlerse  haksız tahrik hükümleri uygulanacaktır.

 

                  Haksız tahrik

            Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

 

6-Hata (Yanılma): Kişinin işlemiş olduğu suçta bir hata varsa  cezai sorumluluğu azalacak ya da artırılacaktır. Kişinin , suçun maddi unsurlarında hatada bulunması, kastetmemesi ve fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşmesi durumunda  kişiye ceza verilmeyecektir. Kişinin işlediği suçun nitelikli (daha ağır ya da daha az cezayı gerektiren)  unsuru bilmemesi halinde ise kişi bu hatasından faydalanıp suçun basit haliyle cezalandıralacaktır.  

 

            Hata

            Madde 30- (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.

            (2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.

            (3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.

          (4) (Ek fıkra: 29/6/2005 – 5377/4 md.) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.

 

 

7- Cebir ve Şiddet, Korkutma ve Tehdit: Kişi herhangi bir şekilde  cebir, şiddet ya da tehdit  durumunda bir suç işlerse  bu   suçtan dolayı ceza verilmeyecektir. Bu suçun faili cebir şiddet ve tehdit  yoluna başvuran kişi olacaktır.

 

                   Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit

            Madde 28- (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.

 

 

8- Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Sınırın Aşılması Hali

 

            Sınırın aşılması

            Madde 27- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.

            (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.

 

Ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenleri size anlatmaya çalıştık. Özgürlük içinizde... Özgür kalın.. 

 

 

Paylaş